Yil 1975, okullarin acilmasina iki hafta kalmis, ben Fransa’dan tatilden
donmusum. Amacsiz bir sekilde okulun acilmasini bekliyorum. Bu arada evde saci
sakalina karismis Sultanahmet ten buldugum bir Fransizi misafir ediyorum:
Gerard Misserian. Marsilyali bir Ermeni. Arkadasimin arkadasi benim de
arkadasim anlayisiyla Omer Mangaloglu Gerard la arkadaslik yapmaya basladi.
Gerard bizim o gune kadar duymadigimiz Ermeni meselesinden bahsediyor ve
dedelerinin kesildigini soyluyordu. Bizim tarih bilgilerimiz okulda
okuduklarimizla sinirli. Bu olay o zamanlar tarih kitaplarina girmediginden “bu
herif ne diyor ulan” diye birbirimize bakiyoruz. Ben evdeki tarih dergilerini
karistirdim. Oradaki bir makalede Anadolu Ermenilerini katledenlerin Rusya
Ermenileri oldugu yaziyor. Ikimiz birden adama bunu anlatiyoruz adam kabul
etmiyor.
Gerard matematik ogrencisi ,o tarihlerde coban olacagim diye tutturmustu. Bir
de Van’ a dedelerinin yasadigi yere gitmek istiyordu. Daha sonra seyahatine
Suriye, Filistin, Israil, Misir diye devam edip buyuk bir Akdeniz turu
yapacakti.
Omer kendi deli, kani deli yerinde duramiyor “hadi okullar acilmadan bir kafa
tatili yapalim” dedi. Nerden bulduysa bir Kizilay cadiri bulmus Turgay
Vardar’la birlikte kapima dayandilar: “hadi oglum Abant a gidiyoruz.” Ben
Gerard i ne yapacagimizi sordum; onlar da “o da gelsin dediler.” Gerard bizden
bir gun once Abant a gitmek icin yola cikti.
Omer seyahat icin kafasindan belli kurallar koymustu. Seyahat otostopla
yapilacak herkesin cebinde az para bulunacakti. Basta ben biraz mizikcilik
yaptim Omer’in para kotasini epeyce gectim. Omer otostop ‘a Gebze’den baslamayi
planliyordu; bende birkac gun once gazetede elektrikli trenler Arifiye ye kadar
gidiyorlar yazisini okumustum. Elektrikli trenle, banliyo trenin arasindaki
farki bilmedigim icin, benim zorumla Arifiye ye kadar bilet aldik. Tren
yolculugu esnasinda yolun uzadigini goren Omer epey kizdi. Turgay ise her
zamanki gibi seyahatin tadini cikariyor. Omer’in bana satasmalarina karsi
cikmiyordu. Sonunda Arifiye ye vardik. Hemen E5 e nasil cikacagimizi ogrendik.
Izdirap basladi. Ucumuzde de sirt cantasi vardi. Bir de Kizilay cadiri. Cadiri
ilk ben yuklendim. O da ne on metre sonra dizlerim bukulmeye dilim disari
cikmaya basladi. Yanilmiyorsam cadir 25-30 kg arasindaydi. Surune surune elli
metre kadar gittim. Daha sonra sirayla cadiri tasimaya devam ettik. Yol hic
bitmeyecek zannettim. E5 e nasil ulastigimizi hala hatirlamiyorum.
1974 yilinda nerdeyse Avrupa’nin yarisini otostopla dolasmistim. Otostop isini
iyi biliyordum. Sirt cantali uc erkek ve kocaman bir cadir cuvali. Boyle bir
grubu ancak bos bir kamyon kasasi kabul edebilirdi. Bir de uzun zaman bekleme
riski vardi. Bunlari Omer’le tartisirken yanimizda luks bir araba durdu. Nereye
gittigimizi sordu. Biz gene Omer in tavsiyelerine uyarak kendimizi Fransiz
tanittik. Adam Iranli, Almanya’dan aldigi arabasini Tahran a goturuyor. Yani
araba bos ve bizim malzemeleri rahatlikla alabilir. Neyse arabaya yerlestik.
Aramizda ve adamla Fransizca konusuyoruz. Ancak adam Fransizca bilmiyor adama
bir seyler soyleyecegiz ya, yakin bir tarihte Iran da olan bir depremden
duydugumuz uzuntuyu anlatmaya calisiyoruz adam bir sey anlamiyor. Omer
“tremblement de terre” diyor, Turgay fransiz diksiyonuyla deprem diyor sonunda
ben dayanamiyorum “zelzele” diyorum. Zelzele Farscaymis adam ne dedigimizi
biraz anliyor ama arkada Omer sacini basini yoluyor: Adam bizim turk oldugumuzu
anlayacak diye bana bildigi ne kadar Fransizca kufur varsa salliyor. Biraz
sonra arkada ufak bir kikirdasma duydum dondum baktim ki Omer’le Turgay adamin
muzlarini kapisiyorlar. O tarihte Cikita muzlari daha Turkiye ye gelmemis.
Milletin bildigi sadece bizim kucuk Anamur muzlari var. Buyuk muzlar Omer ve
Turgay’i cildirtti adamin muzlarinin yarisini aldilar. Adam orali degil daha
sonra hepimize birer muz ikram etti. Yanimizda yiyecek olmadigindan arabadan Bolu
da indik.
Bolu da bir caminin altinda bakkal bulduk ben alisverisi yapiyorum bir ara
arkama baktim Turgayla Omer nereden buldularsa sarap siselerini caktirmadan
sirt cantalarina yerlestiriyorlar.(bu sirada ramazan oldugunu son
gorustugumuzde Turgay hatirlatmisti) Hava hafif yagmurlu ve kararmak uzere,
Omer e kalsa Abant’a otostopla gidecek. O saatten sonra karanlikta rezil
olmakta var. Cadir cuvali da cabasi. Parasi benden diyorum ve Omeri taksiyle
gitmek icin ikna ediyorum.
Taksiyle Abanta geliyoruz gol kenarinda ki lokantanin arkasinda Gerard’i
buluyoruz. Cadirimizi agaclarin altina kuruyoruz maksat yagmurdan korunmak.
Gerard in cadiri ise acikta. Ilk aksam lokantanin sahibi Turgut Hitit le
tanisiyoruz. Bize epey yakinlik gosteriyor. Aksam sira yatmaya geldiginde
yagmur devam ediyor. Cadirimizin ustune sip diye damliyor, sip sip diye gene
damliyor sabahi zor ediyoruz. Sabah kalkip bakiyoruz ki yagmur yok bizim cadir
agac altinda oldugu icin sabaha kadar siplamis durmus.
Sabah cadiri sokup acik alana aldik. Cevreyi kesfe ciktik cok yakinimizda bir
cesme vardi. Abant ta fazla yapilasma olmadigindan simdikinden cok daha guzeldi
oyle piknikciler falan da yoktu. Golun kiyisinda Inonu Kosku denen metruk bir
kosk, Turgut Hitit in il ozel idaresinden kiraladigi lokanta ve bir alabalik
ciftligi vardi otel ise golu cevreleyen yolun arkasinda agaclar icerisindeydi.
Abant Palace yoktu. Giriste sagda birkac kucuk yapi ve postane vardi.
Ilk gun buyuk bir hevesle lokantanin gol uzerindeki terasinda alabalik tutmaya
calistik. Bir tane bile tutamadik. Bu olay bize hayal kirikligindan cok balik
tutmayi bilmedigimizi ogretmisti. Ne yapalim biz sandaldan capari sallamaya
alismis adamlar gol baligi ile bas edemedik. Yemeklerimizi disarida mangallarda
ates yakarak isitiyorduk. Kap kacagi da killi toprakla yikiyorduk. Bu arada
neden oldugunu simdi hatirlayamiyorum Gerard Omer le munakasa etti zaten
hepimiz herife kil kapmaya baslamistik sonunda hadi oglum yoluna deyip herifi
kovaladik.
Gunde iki kez gol kenarinda tur yapiyorduk. Aksam televizyon seyretmeye
lokantaya gidiyorduk. Turgay gelirken yaninda Capsoline getirmisti gece
yatarken usumemek icin bacaklarimiza suruyorduk. Capsoline le ilk uygulamayi
yaptigimizda ayalarimizin ince derisine de elimizi degdirdigimizden o gece
golun etrafinda deliler gibi kosmustuk.
Bir aksam Turgut Hitit in davetlisi olarak lokantada yemek yemis, bir gun de
sabahin dordunde kalkip Muhammed Ali yle Joe Frazier macini garsonlarla
birlikte izlemistik. Bir gun de sandal sefasi yapmistik (yine olta, yine uzun
bekleyisler, yine bos eller) Bol oksijen bol spor, bol sigara ve sarap; kafa
dengi uc arkadas unutamayacagimiz bir hafta yasamistik.
Donuste gene ben oyun bozanlik yaparak otobusle dondum. Omer ile Turgay E5
Goztepe sapagina kadar otostopla gelmisler oradan da cadirla birlikte yuruyerek
Kiziltopraga Omer’in evine ulasmislar.
Celal Caner 365