GALATASARAY LiSESi 108. DÖNEM ANI YAZILARI

Anılar Menüsüne Dönüş


Celal Caner
Ömer Mangaloğlu ve Turgay Vardar' ın anılarına

Yil 1975, okullarin acilmasina iki hafta kalmis, ben Fransa’dan tatilden donmusum. Amacsiz bir sekilde okulun acilmasini bekliyorum. Bu arada evde saci sakalina karismis Sultanahmet ten buldugum bir Fransizi misafir ediyorum: Gerard Misserian. Marsilyali bir Ermeni. Arkadasimin arkadasi benim de arkadasim anlayisiyla Omer Mangaloglu Gerard la arkadaslik yapmaya basladi. Gerard bizim o gune kadar duymadigimiz Ermeni meselesinden bahsediyor ve dedelerinin kesildigini soyluyordu. Bizim tarih bilgilerimiz okulda okuduklarimizla sinirli. Bu olay o zamanlar tarih kitaplarina girmediginden “bu herif ne diyor ulan” diye birbirimize bakiyoruz. Ben evdeki tarih dergilerini karistirdim. Oradaki bir makalede Anadolu Ermenilerini katledenlerin Rusya Ermenileri oldugu yaziyor. Ikimiz birden adama bunu anlatiyoruz adam kabul etmiyor.

Gerard matematik ogrencisi ,o tarihlerde coban olacagim diye tutturmustu. Bir de Van’ a dedelerinin yasadigi yere gitmek istiyordu. Daha sonra seyahatine Suriye, Filistin, Israil, Misir diye devam edip buyuk bir Akdeniz turu yapacakti.

Omer kendi deli, kani deli yerinde duramiyor “hadi okullar acilmadan bir kafa tatili yapalim” dedi. Nerden bulduysa bir Kizilay cadiri bulmus Turgay Vardar’la birlikte kapima dayandilar: “hadi oglum Abant a gidiyoruz.” Ben Gerard i ne yapacagimizi sordum; onlar da “o da gelsin dediler.” Gerard bizden bir gun once Abant a gitmek icin yola cikti.
Omer seyahat icin kafasindan belli kurallar koymustu. Seyahat otostopla yapilacak herkesin cebinde az para bulunacakti. Basta ben biraz mizikcilik yaptim Omer’in para kotasini epeyce gectim. Omer otostop ‘a Gebze’den baslamayi planliyordu; bende birkac gun once gazetede elektrikli trenler Arifiye ye kadar gidiyorlar yazisini okumustum. Elektrikli trenle, banliyo trenin arasindaki farki bilmedigim icin, benim zorumla Arifiye ye kadar bilet aldik. Tren yolculugu esnasinda yolun uzadigini goren Omer epey kizdi. Turgay ise her zamanki gibi seyahatin tadini cikariyor. Omer’in bana satasmalarina karsi cikmiyordu. Sonunda Arifiye ye vardik. Hemen E5 e nasil cikacagimizi ogrendik. Izdirap basladi. Ucumuzde de sirt cantasi vardi. Bir de Kizilay cadiri. Cadiri ilk ben yuklendim. O da ne on metre sonra dizlerim bukulmeye dilim disari cikmaya basladi. Yanilmiyorsam cadir 25-30 kg arasindaydi. Surune surune elli metre kadar gittim. Daha sonra sirayla cadiri tasimaya devam ettik. Yol hic bitmeyecek zannettim. E5 e nasil ulastigimizi hala hatirlamiyorum.

1974 yilinda nerdeyse Avrupa’nin yarisini otostopla dolasmistim. Otostop isini iyi biliyordum. Sirt cantali uc erkek ve kocaman bir cadir cuvali. Boyle bir grubu ancak bos bir kamyon kasasi kabul edebilirdi. Bir de uzun zaman bekleme riski vardi. Bunlari Omer’le tartisirken yanimizda luks bir araba durdu. Nereye gittigimizi sordu. Biz gene Omer in tavsiyelerine uyarak kendimizi Fransiz tanittik. Adam Iranli, Almanya’dan aldigi arabasini Tahran a goturuyor. Yani araba bos ve bizim malzemeleri rahatlikla alabilir. Neyse arabaya yerlestik. Aramizda ve adamla Fransizca konusuyoruz. Ancak adam Fransizca bilmiyor adama bir seyler soyleyecegiz ya, yakin bir tarihte Iran da olan bir depremden duydugumuz uzuntuyu anlatmaya calisiyoruz adam bir sey anlamiyor. Omer “tremblement de terre” diyor, Turgay fransiz diksiyonuyla deprem diyor sonunda ben dayanamiyorum “zelzele” diyorum. Zelzele Farscaymis adam ne dedigimizi biraz anliyor ama arkada Omer sacini basini yoluyor: Adam bizim turk oldugumuzu anlayacak diye bana bildigi ne kadar Fransizca kufur varsa salliyor. Biraz sonra arkada ufak bir kikirdasma duydum dondum baktim ki Omer’le Turgay adamin muzlarini kapisiyorlar. O tarihte Cikita muzlari daha Turkiye ye gelmemis. Milletin bildigi sadece bizim kucuk Anamur muzlari var. Buyuk muzlar Omer ve Turgay’i cildirtti adamin muzlarinin yarisini aldilar. Adam orali degil daha sonra hepimize birer muz ikram etti. Yanimizda yiyecek olmadigindan arabadan Bolu da indik.

Bolu da bir caminin altinda bakkal bulduk ben alisverisi yapiyorum bir ara arkama baktim Turgayla Omer nereden buldularsa sarap siselerini caktirmadan sirt cantalarina yerlestiriyorlar.(bu sirada ramazan oldugunu son gorustugumuzde Turgay hatirlatmisti) Hava hafif yagmurlu ve kararmak uzere, Omer e kalsa Abant’a otostopla gidecek. O saatten sonra karanlikta rezil olmakta var. Cadir cuvali da cabasi. Parasi benden diyorum ve Omeri taksiyle gitmek icin ikna ediyorum.

Taksiyle Abanta geliyoruz gol kenarinda ki lokantanin arkasinda Gerard’i buluyoruz. Cadirimizi agaclarin altina kuruyoruz maksat yagmurdan korunmak. Gerard in cadiri ise acikta. Ilk aksam lokantanin sahibi Turgut Hitit le tanisiyoruz. Bize epey yakinlik gosteriyor. Aksam sira yatmaya geldiginde yagmur devam ediyor. Cadirimizin ustune sip diye damliyor, sip sip diye gene damliyor sabahi zor ediyoruz. Sabah kalkip bakiyoruz ki yagmur yok bizim cadir agac altinda oldugu icin sabaha kadar siplamis durmus.

Sabah cadiri sokup acik alana aldik. Cevreyi kesfe ciktik cok yakinimizda bir cesme vardi. Abant ta fazla yapilasma olmadigindan simdikinden cok daha guzeldi oyle piknikciler falan da yoktu. Golun kiyisinda Inonu Kosku denen metruk bir kosk, Turgut Hitit in il ozel idaresinden kiraladigi lokanta ve bir alabalik ciftligi vardi otel ise golu cevreleyen yolun arkasinda agaclar icerisindeydi. Abant Palace yoktu. Giriste sagda birkac kucuk yapi ve postane vardi.

Ilk gun buyuk bir hevesle lokantanin gol uzerindeki terasinda alabalik tutmaya calistik. Bir tane bile tutamadik. Bu olay bize hayal kirikligindan cok balik tutmayi bilmedigimizi ogretmisti. Ne yapalim biz sandaldan capari sallamaya alismis adamlar gol baligi ile bas edemedik. Yemeklerimizi disarida mangallarda ates yakarak isitiyorduk. Kap kacagi da killi toprakla yikiyorduk. Bu arada neden oldugunu simdi hatirlayamiyorum Gerard Omer le munakasa etti zaten hepimiz herife kil kapmaya baslamistik sonunda hadi oglum yoluna deyip herifi kovaladik.

Gunde iki kez gol kenarinda tur yapiyorduk. Aksam televizyon seyretmeye lokantaya gidiyorduk. Turgay gelirken yaninda Capsoline getirmisti gece yatarken usumemek icin bacaklarimiza suruyorduk. Capsoline le ilk uygulamayi yaptigimizda ayalarimizin ince derisine de elimizi degdirdigimizden o gece golun etrafinda deliler gibi kosmustuk.
Bir aksam Turgut Hitit in davetlisi olarak lokantada yemek yemis, bir gun de sabahin dordunde kalkip Muhammed Ali yle Joe Frazier macini garsonlarla birlikte izlemistik. Bir gun de sandal sefasi yapmistik (yine olta, yine uzun bekleyisler, yine bos eller) Bol oksijen bol spor, bol sigara ve sarap; kafa dengi uc arkadas unutamayacagimiz bir hafta yasamistik.

Donuste gene ben oyun bozanlik yaparak otobusle dondum. Omer ile Turgay E5 Goztepe sapagina kadar otostopla gelmisler oradan da cadirla birlikte yuruyerek Kiziltopraga Omer’in evine ulasmislar.

Celal Caner 365



Anılar Menüsüne Dönüş