GALATASARAY LiSESi 108. DÖNEM ANI YAZILARI
Herkesin hayatında
en çok mutlu olduğu gün vardır. Bu, kimine göre,
evlendiği gün. Kimine göre,
çocuğunun dogdugu gün. Kimine göre de,
takımının şampiyon olduğu gündür. Benim hayatımın
en mutlu günü ise 55 yıl öncesine gider. Kısaca anlatmaya
çalışayım. Yıl 1967. Temmuz ayındayız. O zamanlar Bağlarbaşı-Altunizade
arasında. Bugün Koç
Allianz merkez binasının olduğu yerde. Dedemden kalma
8-10 dönümlük arazi içinde bir köşk vardı. Ön ve arka bahçe
diye tabir ettiğimiz iki bahçenin etrafı duvar ile çevriliydi. Ana cadde tarafında
bulunan arka bahçenin hemen önünden de tramvay geçerdi. Sonraları
tramvay kalktı. Ama rayları uzun
süre daha yolda duruyordu. O yolu asfalt
yaparken üzeri kapatıldı ve tramvayin hiçbir izi kalmadı. İşte biz her
yazı orada geçirirdik. Çok güzel günlerdi. 1967 Temmuz ayı
içindeyiz. Ilkokulu bitirmişim. Işıklar içinde
uyusun fenerli babam benim High School’a gitmemi istiyordu. Ilk olarak o
okulun imtihanına girdim ve kazandım. Hemen ardından
da kuzenimin okumakta olduğu Işık Lisesi. Orayi da kazandım. Babam beni hemen
High School’a yazdırmak istedi. “Hayır”
dedim. Hatta bir sabah
anneme “Hadi hazırlanın gidiyoruz High School’a kayıt yaptırmaya” dediğinde
uzun süre anneme sarılarak ağlamış, babama yalvarmış ve annemin de desteği
ile vazgeçirmiştim. Son olarak
Galatasaray Lisesi Imtihanı’na girmiştim. Babam fenerliydi
ama Işık Lisesi’nde okuyan kuzenimin babası,
o da ışıklar içinde uyusun, 1939
Galatasaray Lisesi mezunu Dr. Fikret ERKMAN, beni Galatasaraylı yapmıştı. Galatasaray
Lisesi’ne girmek tek hedefimdi. Sonuçlar henüz
açıklanmamıştı. Heyecanla bekliyordum. İşte o gün. Tramvay yolunun
olduğu bahçenin duvarı üzerinde oturmuş etrafa bakınıyorum. Bağlarbaşı
tarafından gelen bir adam gördüm önce. Evet bu annemin babası rahmetli büyükbabamdı. Beni görünce koşmaya
başladı. Koşarken de bir şeyler söylüyordu. Ben duvarın üzerinde
şaşırmış sanki hipnotize olmuştum. Kıpırdayamıyordum. Yaklaştıkça ne
söylediğini duydum. “Kazandın, kazandın, kazandın” diyordu. İlk şaşkınlıkla
ne demek istediğni anlamadım. Sonra bana geldi.
Duvardan beni kucağına aldı. “Kazandın
Hakan, Galatasaray’i kazandin” dedi. İşte o an boşaldım.
Büyükbabama sarılarak ağlamaya başladım. Büyükbabam da
bana sarılarak “Başardın torunum, başardın” diyor. Bir baktim
koskoca adam da bana sarılmış ağlıyor. O zamanlar
teknoloji bugünkü gibi değil. Internet, cep telefonu vs yok. Faks yok. Ancak
ev telefonları. O da herkeste yok. Büyükbabam,
sonuçların okula asılacağı gün, sabah erkenden Beyoğlu’na çıkmış.
Listede benim adımı da görünce. Hemen Kabataş’a inmiş. Oradan araba
vapuru ile Üsküdar ve sonrasında Bağlarbaşı. İşte benim
hayatımda yaşadığım ve hala aradan 55 yıl geçmesine karşın hala
unutamadığım en mutlu gündü o gün. Sonrasında. Koşa
koşa eve babamın yanına gittim. Baktım, babam da
bana sarılmış, o da ağlıyor. Ve bana “Sen
artık gerçek bir Galatasaraylı oldun” diyor. Ertesi gün, eniştem
Dr. Firet ERKMAN, bana bir Galatasaray rozeti hediye etmiş. O fenerli babam da
bana bir GS bayrağı vermişti. Hey gidi günler.. İlkokulu Ortaköy
Burak Reis İlkokulu’nda bitirdim. Sınıf öğretmenimiz
rahmetli Muazzez İDEMEN. Aynı sınıfta
üç öğrencisine özel ihtimam gösteriyor. Işıklar içinde
uyusun Nihat ÖZDEMİR, Teoman ALEMDAR ve ben. Üçümüz de
Galatasaray’i kazandık. Nihat, hiç
kalmadan. Teoman ve ben ise bir yıl gecikme ile Galatasaray’ı bitirdik. İkinci en mutlu
günün neydi diye soracak olursanız. Herhalde tahmin
ettiniz. O da liseyi
bitirdiğim gün elbette. O gün de annem
bana, üzerinde “Hakan Gençer - Galatasaray Lisesi 108” yazan altın
bir kolye etmişti. Hiç çıkarmadım.
O gün bugün,
boynumdadır. Ölünceye kadar
da boynumda kalacak. Sonrasını
bilmem.. Hakan TROL Gençer |